
Danimarka, yıllardır dünya mutluluk sıralamalarında zirveyi kimseye kaptırmıyor. Peki, bu küçük İskandinav ülkesini bu kadar mutlu kılan sır ne? Cevap, son yıllarda tüm dünyaya yayılan “hygge” kavramında yatıyor.
Hygge, Türkçe’ye tam olarak çevrilmesi zor bir Dan kelimesi. En yakını “içimizi ısıtan, huzur dolu anlar” diyebiliriz. Birlikte olmanın verdiği güven, mum ışığındaki samimiyet, sıcacık bir battaniyenin altında kahve içmek, sevdiklerinle veya kendinle dertsiz tasasız vakit geçirmek… Hygge, tam olarak bu tür küçük ama derin mutlulukları ifade ediyor. Danimarkalılar bu kelimeyi hem sıfat hem fiil olarak kullanıyor: Bir ortam “hyggelig” (hygge dolu) olabilir ya da arkadaşlarınla “hygge yapmak” mümkündür.
Danimarka’da yılın büyük kısmı karanlık, soğuk ve yağışlı geçiyor. (Şahsen en sevdiğim havadır.) Güneş neredeyse hiç görünmüyor, vergiler çok yüksek ve insanlar sabahın kör karanlığında bisikletle işe gidiyor. (Türkiye’de de karanlıkta işe ve okula gidildiğini es geçmeyelim.) Tam da bu zor koşullarda, insanlar kendi mutluluklarını yaratmak zorunda kalmış. Hygge işte bu “yokluktan varlık çıkarma” sanatı olarak doğmuş.
Peki Türkiye’de kendi zor şartlarımızda biz bu hygge’yi hayatımıza nasıl dahil ederiz? Kopenhag’daki Mutluluk Araştırma Enstitüsü’nün (vallahi var böyle bir enstitü, işte linki: https://www.happinessresearchinstitute.com) hazırladığı gayri resmi “Hygge Manifestosu”na göre temel kurallar şöyle:
- Atmosfer yarat: Işıkları kıs, bol bol mum yak (Danimarka kişi başı mum tüketiminde dünya lideri!).
- Anda kal: Telefonları uçuş moduna al, bilgisayarları bir kenara bırak.
- Küçük zevklerin peşinden git: Sıcak çikolata, taze kurabiye, kahve… (Danimarkalılar şeker tüketiminde de önlerde, ama mutlular işte!)
- Eşitlik: Ev sahibi-misafir ayrımı yok; herkes elini taşın altına koyar, sofra birlikte hazırlanır, birlikte toplanır filan.
- Şükret: Elindekilerin farkına var.
- Gösteriş yapma: Rekabet ve ego hygge’nin düşmanı.
- Rahat ol: En eski eşofmanını giy, saçın başın dağılsın, kimse yargılamaz.
- Tartışma yok: Politikadan, dedikodudan uzak dur. (Zaten Avrupalılar politikadan pek konuşmazlar.)
- Birlikte ol: Gerçek bağlantı kur.
- Güvende hisset: O an, o mekan senin sığınağın olsun.
Evde bir “hygge köşesi” oluşturmak çok kolay: Bir koltuk, yumuşak bir battaniye, birkaç mum, belki bir bitki ve sevdiğin bir kitap. Kış akşamı arkadaşlarını çağırıp yavaş yavaş pişen bir yemek yapmak, evde kek-reçel hazırlamak, dışarıda yürüyüşe çıkıp eve dönünce sıcak şarap içmek… Bunların hepsi hygge.
Sonuçta hygge pahalı bir şey değil; aksine lüks ve tüketim karşıtı bir yaklaşım. İhtiyacın olan tek şey biraz yavaşlamak, sevdiklerinle veya kendinle vakit geçirmek ve mevcut anın tadını çıkarmak.
Kısacası, Danimarkalılar bize şunu öğretiyor: Mutluluk dışarıda değil, evin içinde, mum ışığında, yün çorapların içinde ve birlikte gülmenin sıcaklığında saklı.
Biz eşimle tüm kış boyunca akşamları salonumuzda, yazın da balkonumuzun serinliğinde bunu uyguluyoruz. Aksi türlü bu coğrafya kesinlikle çekilmez. Keşke Danimarka’da veya başka bir kuzey ülkesinde olabilseydik, ama şartlar şu an burada kalmayı gerektiriyor. O yüzden burada hygge’lemeye devam. 🙂
Nilay Gündüz
Views: 3




